Anahtarı çevirdiğinde paslı kapı ağır ve tiz bir gıcırtı ile açıldı. İçeri adımını atar atmaz boğucu bir hava onu karşıladı. Her şey eskisi gibi görünüyordu; evdeki eşyalar tozlanmış, hatıraları bir bir kafasında her köşede hissettirdiği o ağır karanlık. Serkan, evin soğuk havasına rağmen bazı şeylerin değişmiş olduğunu hemen fark etti. Boş olduğunu zan etiği evin derinliklerinden gelen garip bir uğultu, birden içini ürpertti.
Sessiz fısıltılar, onu çocukluğu boyunca yaşadığı odasına götürdü. Önceden annesinin odasının hemen karşısında olan bu odada, duvarda asılı duran bir ayna dikkatini çekti. Aynanın yüzeyi bulanık gibiydi, yoksa o mu öyle görüyordu, ama aynaya yaklaştıkça orada bir yüz görmeye başladı. Serkan birden durdu. Aynanın içindeki suret, kendisine bakan bir çift boş göz gibi görünüyordu. Bu gözler... evet bu gözler sanki tanıyor gibiydi. Daha da dikkatli bakmaya başladı. Evet o gözler ..... Annesinin gözleri idi.
Serkan önce hayal gördüğünü zan etti, ancak aynadaki suret yavaş yavaş buğulanmaya başlayınca annesinin yüzü netleşmeye başladı. Serkan, korku içinde titreyerek dehşetle kendini geri çekti. “Serkan,” diye fısıldayan ses, adeta odanın her yerinden yankılanıyordu. Annesinin sesini tanımıştı, yıllar önce duymuş olduğu sesi hatırladı. Lakin bu sefer ters giden bir şeyler vardı. Sanki kendisini çağıran annesi değildi. Ses ile beraber odada yankılanan tiz uğultu kendisini rahatsız ediyordu. Ses sanki karanlık kör bir kuyudan geliyordu. Sanki onu çağıran annesi değildi. Evet o ses annesinin sesi değildi.
Serkan korku içinde titremeye başladı. Buraya neden geldim diye hayıflanıyordu için için, artık geri dönüşü yoktu gelmişti bir kere. İçini derinden saran bir titreme ile odadan çıkmak için arkasına döndü ve kapının artık yerinde olmadığını gördü. Duvarlar siyaha bürünmüş ve sanki kendisini sıkıştıracakmış gibi hissediyordu. Odanın her köşesi sonsuz bir karanlığa dönüşmüştü. Serkan aynadan kendisine doğru uzanan elleri görünce bu güne kadar hiç yaşamadığı bir korkuya kapıldı. O soğuk ve zayıf görünümlü eller Serkan'a yaklaştıkça içindeki korku daha da artıyordu. Kendisine doğru uzanan elleri teninde hissedince içinde bir feryat eden bir çığlık işitti. Artık kaçacak bir yer yoktu.
Korkudan ne yapacağını bilmiyordu. Bu karanlığın kendini alıp götüreceğini düşünüyordu. Lakin o sırada aniden odada bir ışık belirdi ve Serkan ışığa doğru koşmaya başladı. O ışığa doğru koştukça ışıkta ondan uzaklaşıyordu. Birden nefesi kesildi ve bayıldı.
Kendine geldiğinde ise evin bahçesinde buldu kendini. Evden uzaklaşmak için hızlıca koşmaya başladı. Yaşadıklarım bir rüyamıydı acaba diye içinden geçirdi. Hayır, az önce yaşadıkları bir rüya olamazdı. Çünkü evin içinde iken duymuş olduğu ses hala kulağında çınlıyordu. Sanki tekrar onu yakalayıp eve hapsedecekmiş duygusuna kapıldı.
Evin içinde ne olduğuna dair hiç bir fikri yoktu. Evden yeteri kadar uzaklaşmıştı. Artık korkulacak bir şey kalmamıştı. Ancak yinede gölgelerin arasında onun adını fısıldayan bir sesin varlığını hayatı boyunca hissedecekti.
Yorum Gönder
Yorum yaparken diğer kullanıcıları kırmamaya ve hakaret etmemeye özen gösterin